Dinler merkezi Kudüs;
Hz.İsa’nin göğe yükseldiğine inanılan Zeytin dagindayiz. Rabbim zeytine yemin ederken burayı kastetmismidir sormadan edemiyorum. İşte kadim Kudüs. Mescid-i Aksa ve Mescid-i Sahra tüm ihtişamıyla karşımızda. Ne kadar itrail burası bizim dese de, bu şehrin Müslüman olduğu bu şehrin Filistin olduğu her taraftan anlaşılıyor. Bu arada Mescid-i Aksa 14.000 metre kareden oluşmuş bir alan. Buraya Müslümanlar dışında kimse giremiyor. Ama bu kuralı dinleyen yok. Bu sebeple sürekli yahudiler müslümanları kışkırtıp problem çıkarıyorlar. Herhangi bir yahudinin mescide girişini engelleyen ve ya tekbir getiren bir müslüman hemen tutuklanıp 2 aydan başlayan hapis ve Kudüs’e girmeme cezası veriliyor. Bu sebeple genç Filistinli sayısı çok azalmış. Hepsi ya hapishanede yada ramallahta.
Bizler Müslümanların Kudüse sahip çıktığını göstermek ve izzetimizi muhafaza için vakur ve mağrur bir halde Kudüsteki varlığımızı Yahudilerin gözüne soktuk.
Peygamberler diyarı Kudüs. Şimdi Hz.Davut (a.s) ‘mın kabrindeyiz. Tevratta ismi geçmesi ve Süleyman mabedinin ilk mimarisi olma hasebiyle Hz.Davut yahudiler tarafından çok önemli. Kabrini ziyaret etmek istiyoruz. Kapıdaki görevliler zorla kipa takmaya çalışıyorlar. Bizlerde toplu halde fatihayi sesli okuyoruz. Bütün yahudiler etrafımızda bizleri susturmaya çalışıyorlar.Ziyaretimizi yapıp dualarımızı ettikten sonra yahudilerin kinli bakışları arasında tekbirlerle çıkıyoruz. Kabrin hemen üst katında Hz. İsa’nin 12 havarisi ile beraber son yemegini yedigi ve daha sonra Selahaddin Eyyubi tarafından yapından mescide çevrilmiş mekandayız. Yahudiler burayı müze olarak kullanıyorlar ama biz “eğer içinde namaz yoksa mescid degildir” düşüncesi ile mescid olduğunu ve buranın bizim olgunu göstermek için 2 rekat namaz kıldık.
Peygamberler kadar evliya ve sahabelerde Kudüste;
Hz.Rabia-tül Adeviyye ‘nin kabrini ziyaret ediyoruz. Dünyada ne kadar sade yaşamışsa kabirde o denli sade ve sessiz. Rabbime olan sevgisi ile bilinen Hz. Rabia’nin kabrinde İslam sevgisini herkesin gönlüne naksetmesi için Rabbimize dua ettik.
Resulullah’ın ashabı,komutanı ve ehli beytinden kabul ettiği Hz. Selman-ı Farisi’nin makamındayız. Hz. Selman’ın son peygamberi arama ve esas dini bulma gayretlerini tekrar hatırlayıp kevser havuzunda buluşma ümidiyle dualarla ayrıldık.
Ayrık ayrılık vakti Kudüsten.Resulullah’in ; “Binekler ancak üç Mescid için yolculuğa çıkarılır:
1- Benim şu mescidim,
2- Mescid-i Haram,
3- Mescid-i Aksa.” emrine uyarak ilk kıble olan, Etrafı bereketle donatılan Kudüs’u ziyaret ettik. Rabbim kabul eylesin. Herkese de nasip eylesin.
Son olarak Tel Aviv deki havalimanına girmeden önce ezan sesiyle irkildik. Osmanlı zamanında yapılmış ve 2012 yılında Türkiye tarafından restore edilmiş kapısında ingilizce ve ibranice girilmez yazan içinde Türk bayrağı dalgalanan muhteşem bir cami ile karşılaşıyoruz. Tel Avivde “Allahü Ekber” sedalari yankılanıyor. Gönlümüz biraz olsun surur buluyor. Namazımızı eda edip işlemler için havalimanına giriyoruz. Çıkış için işlemler başlatılıyor.
Benim pasaporta 9 adet Suudi vizesini görünce 1.5 saat sorguya çekiliyorum. Neden bukadar gittin? Suudi de kiminle bağlantın var? Hangi örgüte üyesin? Üzerinde bomba varmı? Araplara hangi haberleri götüreceksin? Gibi onlarca soru sordular. Ne kadar istemeseniz de cildirsaniz da biz müslümanlar buraya gelecegiz dedik… Çok şükür işlemler uçuşa çok az bir zaman kala bitti.
Beyt-ul Makdis’ten Hilafetin merkezine geliyoruz.
Hızlı geçtiğim konuları ilerde tekrar irdeleyecegiz.